Malikilik

maliki

İmam Malik’e nisbetle anılan Maliki mezhebi Medine merkezli ve Hicaz fıkhının sistematik bir hale getirilmesiyle ortaya çıkmış olan bir fıkıh mezhebinin ismidir. Maliki mezhebinin kurucusu İmam Malik 93/711 yılında Medine’de doğmuş 179/795 yılında aynı şehirde vefat etmiştir. Medine’de zamanının değerli alimlerinden ders alan İmam Malik belli bir zaman sonra Peygamber mescidinde dersler okutmaya başlamıştır. Yaşamı boyunca Medine’de kalan İmam Malik’in fıkhının yapısında bu Medine’nin çok önemli bir yeri vardır. Diğer mezheplerden ayrı olarak Medine halkının amelini hüküm çıkarmada bir delil olarak kullanır. Maliki mezhebinin oluşmasında İmam Malik’in Mescid-i nebi’de yaptığı…

Read More

Hanbelîlik

imam-hanbeli

Hanbeli mezhebi veya Hanbelilik (Arapça: المذهب الحنابلة), İslam dini fıkıh (İslam hukuku) mezhebi. Hanbeli mezhebine bağlı olan kişiye “Hanbeli”denir. İmam-ı Hanbeli (Ahmed bin Hanbel)’in kendi usulüne göre şer’i delillerden çıkardığı hükümlere ve gösterdiği yola Hanbeli Mezhebi denir. Ehl-i sünnet itikadında olan müslümanlardan, amellerini yani ibadet ve işlerini, bu mezhebin hükümlerine uyarak yapanlara Hanbeli denir. Hanbelilik olarak da anılır. Hanbeli mezhebi’nde Kur’an ve Hadis kaynağı önde gelir. Kitap ve sünnet te kesin bilgi yoksa, karşıtı bulunmayan sahabi sözü ile doğrultusunda uygulanır. Karşıtlık varsa, Kur’an ve sünnete en yakını tercih edilir. Daha…

Read More

Şâfiilik

buyutec-harita

İmam-ı Şafiî Hazretlerinin (Hicri 150 (M.S. 767), Gazze – Hicri 204 (M.S. 820), Kahire) kendi usulüne göre şer’i delillerden çıkardığı hükümlere ve gösterdiği yola Şafiî Mezhebi denir. Ehl-i sünnet itikadında olan müslümanlardan, âmellerini yani ibadet ve işlerini, bu mezhebin hükümlerine uyarak yapanlara Şafiî denir. Şafiîlik olarak da anılır. Şafiî mezhebi dört Sünni fıkıh mezhebinden birisidir. Şafiî mezhebi Malezya, Endonezya, Yemen ve Doğu Afrika’da yaygındır. Türkiye’de de Hanefîlik’ten sonraki yaygın Sünni mezheptir. Şafiî mezhebinin kurucusu İmam-ı Şafiî Hazretleri, Maliki ve Hanefi mezheplerinin usulleri yayılmaya başladığı ilk zamanlarda yetişti. Bu yüzden İmam-ı…

Read More

Kadere, Hayra ve Şerre İman

koprudeki-kadin

Kader, hayır ve şerrin Allahü tealadan olduğuna imandır. İmanın altıncı şartıdır. Kaderin, hayır ve şerlerin hepsinin Allahü tealadan olduğuna iman etmeyi bildirmektedir. Hayır, Allahü tealanın emrettiği, sevdiği ve hoşnut olduğu davranışlar demektir. Şer, Allahü tealanın hoşnut olmadığı, sevmediği, meşrû olmayan, işlenmesi durumunda kişinin ceza ve yergiye müstehak olacağı davranışlar demektir. Kader, Allahü tealanın, bir şeyin varlığını ezelde dilemesine kader denilmiştir. Kaza, Allahü tealanın ezelde irade ettiği ve takdir buyurduğu şeylerin zamanı ge­lince, her birisini ezeli ilim, irade ve takdirine uygun biçimde meydana getirmesi ve yaratmasıdır. Peygamber efendimiz, bu ayet-i kerimeleri…

Read More

Ahirete İman

ahiret

Ahiret, ölümden sonra insanların tekrar dirilmesiyle başlayan ve ebediyen devam eden bir hayattır. İmanın beşinci şartı, Ahiret gününe imandır. Ahirete, öldükten sonra dirilmeye inanmak imanın şartlarındadır. Ahiret hayatı insanın öldüğü gün başlar. Ölümden önceki hayata Dünya hayatı, ölümden sonraki hayata Ahiret hayatı denir. Ahiret hayatı üçe ayrılır: 1- Kabir hayatı (Mezardan kalkıncaya kadar olan zaman) 2- Kıyamet hayatı (Dirilip Cennete veya Cehenneme gidinceye kadar olan hayat) 3- Cennet ve Cehennem hayatı (Ebedi kalınacak hayat) İnsana hayat ve canlılık veren ruh, insanın ölümü ile bedenden ayrılır ve ruhlar alemine gider. “Ahiret…

Read More

Peygamberlere İman

Peygamber, Allah ile insanlar arasında elçi olarak görevlendirilen Allah’ın emirlerini bildiren doğru yolu gösteren Allah elçileridir. Peygamberler insanlara yol gösterici olarak gönderilmiştir. Allahü Tealanın peygamberlerine inanmak, iman etmek imanın 4. şartıdır. Müslümanlar, peygamberlerin hepsine inanarak iman eder. Peygamberlere iman etmek, aralarında hiçbir fark görmeyerek, hepsinin Allahü teala tarafından seçilmiş sadık, dogru sözlü olduklarına inanmak demekdir. İşte, bu gerçekleri insanlara öğretmek, dünya ve ahirette mutlu olmanın yollarını göstermek için Yüce Allah Peygamberlerini görevlendirmiştir. Peygamberler en doğru bir şekilde insanlara Allah’ı tanıtmışlar, inanç esaslarını, ibadet şekillerini öğretmişlerdir. Dini hükümleri ve güzel ahlâk…

Read More

Kitaplara İman

kutsal-yazi

Allahü Teala, kullarına peygamberleri aracılığıyla kitaplar göndermiştir. Bu kitaplarda, Allah’ın emirleri ve yasakları bildirilmiş, kulların yapması gereken görevler öğretilmiş, dünya ve ahirette mutlu olmanın yolları gösterilmiştir. Allahü Tealanın kitaplarına inanmak, iman etmek imanın 3. şartıdır. Müslümanlar, peygamberlere gönderilen kitapların hepsine inanarak iman eder. Allahü teala bu kitâbları, bazı Peygamberlere Cebrâîl ismindeki melekle vahiy ederek, yanî okutarak, bazılarına ise, levhalar üzerine yazılı olarak, bazılarına da, meleksiz iiittirerek, indirdi. Hepsi Allahü tealanın kelamıdır. Semavi kitablardan bize bildirdikleri 104 tanedir. Bunlardan 100’ü küçük kitaptır. Bu küçük kitaplara suhuf (sahife) denir. Diğer dört tanesi…

Read More

Meleklere İman

melek

Melek, Allahü teala tarafından yaratılmış, erkeklik ve dişilikleri olmayan ve Allahü teala’ya itaatten ayrılmayan gözle görülmeyen nuranî varlıklardır. Melekler nurdan yaratılmışlardır. Yemezler, içmezler uyumazlar, doğuğ doğurmazlar. Yüce Allah’ın emirlerine asla isyan etmezler. Hiçbir günah işlemezler. Devamlı Allah’a ibadet ederler. Bizler ruhumuzu göremediğimiz gibi melekleri de göremeyiz. “Şüphesiz Rabbin katındaki (Melek)ler O’na ibadet etmekten büyüklenmezler. O’nu tesbih ederler, yalnız O’na secde ederler.” (A’raf, 7/206) İnanlar meleklerin varlığına iman etmekle yükümlüdürler. Varlıkları peygamberler ve onlara verilen kitablar tarafından bildirilmiştir. Melekleri inkar etmek, bütün peygamberleri ve kitapları inkar etmek demektir. Bu da caiz…

Read More

Allah’a İman

Allah-lafzi

Allahü teâlâ, vacib-ül-vücud (varlığı lazım olan) ve hakiki mabud ve bütün varlıkların yaratıcısıdır. Ondan başka ilah yoktur. Allahü teâlâ zamandan, mekandan münezzehtir. Hiçbir şeye benzemez. Allah’a iman, Allahü teâlâyı yüksek sıfatlarla vasıflamak ve noksan sıfatlardan uzak tutmaktır. Allahü teâlânın varlığına ve birliğine inandım, iman ettim, kalbimle tasdik, dilimle ikrar ettim demektir. Allahü teâlâ vardır ve birdir. Bütün ibadetler yalnızca O’na yapılır. “Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar”. (Bakara, 4) Allahü Teâlâ sayı bakımından değil, ortağı ve benzeri olmamak bakımından birdir. Yani…

Read More

Namazda Mübah Olan Şeyler

namaz-kilann-adam

1. Namaz kılan kimsenin Fatiha ile birlikte iki ya da daha fazla sure okuması mübahtır. Çünkü Huzeyfe Radıyallahu anh şöyle demiştir: Bir gece Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte namaz kıldım. Bakara suresini okumaya başladı. Ben yüz âyeti bitirince rükûya varacak dedim, sonra devam etti. Ben Bakara sûresini bir rekâtte bitirecek dedim, devam etti. Ben sureyi bitirince rükû edecek derken, Nisa suresine başladı, onu okudu. Sonra Al-i İmran suresine başladı, onu okudu…”328 2. Namaz kılan kimsenin okuduğu âyetleri sayması mübahtır. Fatiha’yı bilmeyip, onun âyetleri sayısınca Kur’ân’dan okumak isteyen kimse gibi…

Read More

İmam Asım

kutsal-kitap

Peygamber efendimizin Eshabını görenler, Tabiin devrinde yetişen, Kur’an-ı kerimin okunuşunu (kıraatini) bildiren meşhur yedi kıraat imamından beşincisidir. Künyesi Ebu Bekr, Asıl ismi ise Asım bin Behdele Ebu Necud el-Esedi el-Kufi, dir. Babasının adı Abdullah, künyesi Ebu Necud olup, İmam-ı Asım diye meşhurdur. Kufe’de doğan Asım Bin Behdele’nin doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Vefat tarihi hakkında çeşitli rivayetler vardır. 744 (H. 127) tarihinde vefat ettiği bildirilmektedir. Zamanın önemli İslam ilim merkezlerinden biri olan Kufe’de yetişen Asım bin Behdele, Eshab-ı kiramdan Abdullah bin Mes’ud, Huzeyfet-ül-Yemani, Ammar bin Yasir, Ebu Musa el-Eş’ari, Selman-ı…

Read More

Öğrendiğimiz İlmi Amele Döküyor Muyuz?

kitap

Herkes az çok ilim öğrenmeye çalışır. Buna gayret eder. Ama asıl mesele ilmi amele dökebilmektir. Nitekim Allah Kuran’da şöyle buyurmaktadır; “Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan merkebin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.” [Cuma, 5] Yine Bediüzzaman Said Nursî, İhlas hakkındaki 20. Lem’a’da şöyle söyler; “İnsanlar helâk oldu-âlimler müstesna. Âlimler de helâk oldu-ilmiyle amel edenler müstesna. Amel edenler de helâk oldu-ihlâs sahipleri müstesna. İhlâs sahiplerine gelince, onlar da pek büyük bir tehlike ile karşı karşıyadırlar.”…

Read More